Ailesinden, sevdiklerinden uzakta olan biri olarak tüm gurbet yaşayanlara, özlem çekenlere tercüman olmak istedim.
Amerika' da geçirdiğim yılları hayal mayal hatırladığım için şehrimi İstanbul olarak benimsedim. Küçüklüğümden beri bu şehirden başka bir şehirde yaşanılmaz diye savundum. (büyük konuşmayacaksınnn ) Aslında Adıyaman'da yaşadığım sürede meselenin şehir değil sevdiklerinle arandaki mesafeden kaynaklandığını farkettim. Ben şehrimi değil alıştığım hayatı, yakınlarımı özlüyorum. Adıyaman değil de, İstanbul' dan daha fazla olanak sağlayan bir şehre gitmiş olsaydım yine aynı duygular içinde olacağıma eminim. Eğer sevdiklerinize çok düşkünseniz, sizi şehrin güzelliği kesmezz.
Gel gelelim ki ben yeni gelişmeye çalışan bir şehirde hem özlem duygularıyla hem de alıştığım standarttın dışında bir hayat mücadelesi vermeye çalışıyorum.
İki şehir arasında dolu dolu hayat yaşarsınız, evinizin olduğu şehirde hayat mücadelesi verirken, kendi şehrinize gittiğiniz, kısa zamanlı, seyahatlerinizde herkesi görmeye, özlem gidermeye çalışma mücadelesi verirsiniz.
Bunların yanı sıra bu mesafelerin insanları olgunlaştırdığını düşünüyorum. Olgunlaşma sürecinin de insanın kendini dinlediği, baş başa kalabildiği zamanlarda olduğuna inandığım için; bu mesafeler sizin kendinizi dinlemenizi sağlıyor.
Mesafeler zordur, bu zorluğun yaşanılması gerekiyorsa, yaşanmalıdır. Gerçekleri biliriz ama beynimizin bizi alt etmesine izin vermemeliyiz. Daha iyi bir hayat yaşayacağımıza inanıyorsak, önümüzdeki basamakları es geçmemeliyiz ve bu süreçte mümkün olduğunca kendimizi kendimiz motive etmeliyizz..
Unutmayın; 'Batan güneş gibi karanlık değil, doğan güneş gibi aydınlık ol!!'
Gerçekçi bir Yazı olmuş katılıyorum
YanıtlaSil